Açıklama
Söylen genllikle değme gerçek ulusun en eski “öykünç (tarih) öncesi” yaşam biçimi ile inançlarını, özellikle evren görüşü’nü (vision du monde) öykünce taşıyan “din öncesi”, “bügüş öncesi” olay, eylem, davranışların bütünü olarak tanımlanmıştır. Söylen; öykünç öncesi imgelem ile düşlem ürünü olsa bile, büyük bir ölçüde kimi gerçekleri de içermektedir. Söylenler ayrıca uzak geçmişi öykünce taşıyarak; şimdi ile geçmiş arasında derin bir bağ kururlar. Yaratılış öykülerine gelince; söylenlerin en önemli başlıca ögelerini oluşturmaktalar. Bu öyküler değme ulusun başta kişisel inanışlarını yansıtan; sonralar ise kamusal inanışlara dönüşen üstelik dinsel inançlara da yol açmıştır. Dolayısıyla söylenler ne denli “din dışı” içeriklerden oluşsalar da; kendi evrimsel süreçlerinde kişioğlunun “din” aşamasına girmesi evrede azımsanamaz payları olmuştur. Bundan dolayı dinlerin büyük bir oranda söylenlerden etkilendiğini söylemek olur. Bu etkilerin en belirgin örneği Evren ile kişioğlunun yaratılış öykülerinde ortaya çıkmıştır. İlkel düşüncelerin gelişme sürecinde; başlıca söylen’ler (mitler) ile söylenç’ler (efsaneler) yaratılır. Söylenler ile söylençler tüm gerçek ulusların ansal (zihni), düşünsel, toplumsal evrim sürecinde oldukça önemli katkılarda bulunmuşlardır. Burada vurgulanması gereken: “Söylen Sonrası Düşünce” biçiniminde (söylen’den din’e geçiş süreci sonucunda), kişioğlunun din’i yaratmış olmasıdır. Tüm dinlerin söylenlere karşı yürüttükleri keskin, acımasız savaşıma karşın, söylen ile din arasında bulunan derin bağlar, ayrıksız (bila-istisna), özellikle üç “büyük din”de bulunmaktadır. Demek; din söylenden sonra; kişioğlunun düşünce evriminin ikinci önemli aşaması olarak ortaya konulmuştur. Ayrıca din ile söylen’in en önemli ortak yanları, ikisinin de temel yapısının: “nöyleni-lik” (monologluk) üzerine kurulmalarıdır. Başka bir deyişle; din ile söylen, söyleni (momolog) yapılı olarak, birinin söylemesi (konuşması), başkasının (ötekinin) ise dinlemesi üzerine kurulmuş, “bügüş öncesi”, “usdeyi (lojik) öncesi” bir düşünce biçimidir. Oysa; bügüşsel düşüncenin doğuşuyla kişioğlu artık yepyeni bir evreye ayak basmış olacaktır: “söyleşim (diyalog) evresi”. Söyleşim evresiyle; kişioğlusal Düşünme (bireysel us) söyleşimlerle, demek soru ile soruşturmalar yoluyla ortaya çıkacaktır. Burada Türkçe’nin söylenden bügüşe geçiş sürecini kısa bir biçinimde (şekilde) izleyeceksiniz. Sözcüklerin dolambaçlı, uzun yolculuklarının bügüşe giriş aşamasında, artık onların birçoğu kavam-terimlere dönüşür. Böylece dil bügüş evresine girmiş olur: sözcüklerle konuşmak; kavramlarla düşünmek evesi.
Kitabı satın almak için [email protected] e-mail adresinden iletişime geçebilirsiniz.