SU KESESİ: Hamilelik Sürecinde Yaşanan Yoğun Duyguların Sanatsal Dil

3 Ekim 2023 0 Yorum

Nesim Sadegh

 

“SU KESESİ” isimli seri çalışma, bir anne için, hamilelik sürecinde yaşanılan yoğun duyguların sanatsal bir dille ifade edilebilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu çalışmada, doğumdan önce annenin hamilelik dönemindeki yaşadığı annelik duyguları ve bu dönemde anne ve bebek ilişkisinin görsel dile yansıması ile oluşturulmuştur.

Annelik ve anneliğe özgü duygular geçmişten günümüze bütün toplumları etkileyen bir olgu olarak süregelmektedir. Bu duygular çeşitli dönemlerde sanatçılar, psikologlar ve sosyologlar gibi bilim insanlarının araştırma malzemesi olmuştur.

Günümüzde bu olgu sanatçıların ilgi odağı olmaya devam etmektedir. çalışmanın evrenini, hamile kadınlar oluşturmaktadır. Uygulamalı çalışmalar, doğrudan yaşamdan çıkarılan deneyimlerden, yani daha çok yazarın kendi duygularından yola çıkarak kurguladığı dokuz ay boyunca devam eden çalışmalardan oluşmaktadır. Mutluluk, umut, kaygı, kızgınlık vb. çeşitli duygu, düşünce ve beklentilerin yoğun olarak yaşandığı bu süreç görsel dilin yanı sıra sözlü olarak da aktarılmıştır. Anne adayının içinden geçenlerin monologlar olarak sunulması da çalışmanın bir parçasını oluşturmaktadır. Bu monologların yansıttığı gelgitler modernist süreçte edebiyatta kullanılan bilinç akışı tekniği ile ilişkilendirilmektedir. uygulamalı çalışmalar doğum öncesi dönemde yaşanan yoğun duygulanımların ve anne karnı ortamının görsel anlamdaki belirsizliği, tuval üzerinde soyut imgelerle ifade edilmiştir.

Bu çalışmada, sanatçı bir annenin hamilelik serüveni, hamileliğin başlangıcından doğum anına kadar geçen belirsiz süreç, hayal gücü kullanılarak sanatsal bir dille ifade edilmiş, aynı zamanda bir kadın olarak da tüm kadınsı deneyimler bilinçli veya bilinçsiz olarak çalışmalara yansıtılmıştır. Dolayısıyla yaratım kaynağı olarak hayat deneyimlerinin görülmesi ve kişinin kendisinin konu edinilmesiyle, tüm deneyimlerin görsel bir biçime sokulmasına özen gösterilmiştir. Bireyin kendi varlığının sunulması için bu yöntem bir araç olarak kullanmıştır.

Eserlerde renk olarak yalnızca beyaz seçilmiştir. Hiçlik ve masumiyetin sembolü olarak belirlenen beyaz rengin farklı dokulardaki malzemeler üzerindeki etkilerinden yararlanarak soyut kompozisyonlar oluşturulmuştur. Bu kompozisyonlarla, hamile bir anne açısından belirsiz bir iç dünyaya sahip kendi karnının, somutlaşmış birer yansıması ortaya konulmuştur.

Başlangıçta önümde kocaman bir beyazlık var. Nakışsız ve desenden yoksun. Bir desen bir form bekliyorum ama bu içimin derinliklerinin belirsiz görüntüsüdür ona sadık kalmalıyım. Ağlamışımdır, gerilmişim, sevinmişimdir. Çok füsunkârdır içim. kesip tekrardan dikiyorum. Onu canlandırmaya çalışıyorum.

Kafamda olan O’yu yaratmak istiyorum. Şimdi sahne değişiyor. Elimde görüntüler var ama onlara inanmak istemiyorum. Tenimden malzemelerim var. Göbek kordonu, su kesesi, hücreler, spermler, yumurta ve su… Gözü müdür, kafası mı yoksa eli midir bilmiyorum; ben sadece malzemelerimle kendime bir bebek yaratmaktayım. Ben duygularımı sessiz bir haykırışla yırtıp tekrar dikmekle beyazlıklar içinde çözümlemeye çalışıyorum. Hep bir delik var. O varlığın oluşması için o deliğe ihtiyacım var. O delikle kendi varlığımıza geri dönüş yapabiliyoruz. O delik, Anka kuşu gibi kendiliğinden tekrar doğabilmemiz için bir örnek penceredir.

Eserlerin kompozisyonunu boş alanlar teşkil etmektedir. Nokta eserlerin genel dokusunu yaratıyor. Siz benim mikroskopumun yarattığı insan hikayesinin seyircisiniz. İnişli çıkışlı katmanlar, ışık ve gölge sağlayarak bir yapı ortaya çıkartıyor. Bazen elimdeki görsel malzemelerle ne yapmak istediğimi merak etmiyorum. Onların bir birinin yanında uyum sağlaması, kendiliğinden o ortamı, çağrıştırıyor. Bazen de malzemeler kendisini davet etmiş oluyor.

Katmanlar bir hayat denetiminin bir yapıtıdır. Bunlar iç diyaloglarımın katmanıdırlar. Bir imgeler tartışmasıdır. Onları süsleyen unsur doğan kadının belleğini kurcalayan etkidir. Süsleyici olan o etki eserin tamamlayıcısıdır. Tam bir kişilikten yola çıkarak insanlarla iletişime geçmeyi düşünüyorum. Ben ne kadar

içimde derinlere gidebilirsem o noktada daha net insanlarla buluşabileceğimi düşünüyorum. Ve o samimiyet noktasında iletişime geçe bildiğime inanıyorum. Bir çember çizmeye çalışacağım. Bir noktayla başlanan ve bir büyük delikle bir büyük boşlukla biten bir son bulma.

Sonra ritim ve çizgiler. Noktalar ritmik hareketlerle çizgiler yaratmak için yola çıkmışlardır. Bu kendiliğinde büyük bir çabadır. Vücudun sırlarını açığa vuran bir tünel. İzleyici bir muğlak içindedir. Bunlar benim halvet anlarımdır. İç ve tenin döllenmesi. Var olmak ve yokluk ilişkisidir. Seyircinin bilinçaltını sorgulayabilir.