Qobustan; 10 Bin Yıllık Açık Hava Sanat Müzesi

18 Nisan 2023 0 Yorum

Turan Muradova

Tarihi olmayan bir toplum ve insandan söz etmek mümkün değildir. Dünya üzerinde var olan, bugüne kadar gelen yazılı ve görsel mirasın insanılığın varlık bilinci doğrultusunda meydana gelmiş olabileceğini düşünebiliriz. Bu bağlamda, günümüze kadar ulaşmış olan kaya üstü resimler, meraklılarını kendine hayran bırakmaktadır. Eski devir kaya üstü resimler, sosyal varlıklar olarak insanların yaşayış şeklini, kullandıkları günlük aletleri, yaşadıkları dünyaya bakışlarını gösteren eşi benzeri olmayan tarihi abide olarak düşünülebilir. Arkeolojik kazılar sayesinde kaya üstü resimlerin farklı üsluplarda kayalar üzerinde çizilerek, dövülerek, sürtülerek ve aynı zamanda renk kullanılarak çizilmiş Kadim çizimler iki guruba ayrılır. İlki Petroglif, yani taş üzerine simgeler çizilerek, diğeri ise Palitra yani renkle çizilmiş olanlardır. Bu tasvirlere ilk kez 1848’de Onega Gölü kıyısında rastlanmıştır. Azerbaycan’da en ilkel kaya üstü resimleri 1939’da Qobustan arazisinde bulunmuştur. 1947 yılında yapılan araştırmalarla Azerbaycan tarihine zenginlik kazandırmış ve ilham kaynağı olmuştur. Qobustan kayalarını ilk kez gözlemleyip sanat tarihine kazandıran araştırmacı ve arkeolog İ.M. Ceferzade’dir.[1]

Günümüzde Qobustan, büyük Kafkasya’nın eteklerinde geniş yer kaplayan, dünyanın açık hava müzelerinden biri olan, 4400 hektarlık yerleşim alanına sahip bir milli parktır. 2007 senesinde UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine alınmıştır. Qobustan bölgesinin toprakları volkanik, doğal gaz yatakları, çamur ve petrol gibi doğal kaynaklar açısından zengindir.

Bu bölgedeki yerleşim alanında 1950 senesinde kaya üstü resimlerle beraber eski mezarların da araştırılması sonucunda, neolitik, mezolitik, tunç ve orta çağ dönemlerine ait iskeletler, eşyalar bulunmuştur. Gün yüzüne çıkarılan kaya üzerindeki resimlerin simgelerinde Türklüğe ait zengin değerleri gösteren insan izlerine rastlanmaktadır.

Qobustan, Qobu sözcüğünden türemiştir ve kuruyan, geniş nehir anlamına gelmektedir. Orta Asya’da Moğolistan’ın merkezi olan Qobu çölü isminden uyarlanarak Qobu adı verilmiştir. Dünya mirası olan Qobustan kaya resimleri, günümüzde başkent Bakü’nün 60 kilometre uzaklığında Büyüktaş (Böyükdaş), Küçüktaş (Kiçikdaş), Çınkırtaş (Cıngırdaş)’da bulunmaktadır.

Azerbaycan Türklerinin tarihi mirası olan ve on bin yıllık kültürü barındıran Qobustan’da 6 binden fazla eşi benzeri olmayan kaya resmi bulunmaktadır. Söz konu kaya resimleri, dünyayı kendine hayran bırakmaktadır. Bu kaya üstü resimlerde kadın ve erkek resimleriyle beraber, o bölge çevresinde yaşayan öküz, keçi, maral, ceylan, domuz, at, aslan, kurt, köpek gibi hayvan türlerinin resimleri de yer almaktadır. Aynı zamanda çok sayıda balık, yılan, kertenkele, su böcekleri, av, savaş, gemi yolculuğu, yırtıcı hayvanların 11 güçsüz hayvanlara saldırdığı sahneler ve ot yiyen hayvan tasvirleri de göze çarpmaktadır.

Bölgede bu hayvan türlerinin bulunması, iklim ve bitki örtüsünün buna elverişli olduğunu göstermektedir. Arkeolojik kazılar zamanı burada bulunan kaya üstü resimlerde çizilmiş hayvan ve insan tasvirleri, mağaralarda bulunan kemikler, bu bölgede vaktiyle yaşamın ve insanların olduğunu göstermektedir. Arkeologlara göre buradaki mağaralarda küller ve kömür kalıntılarının olduğu, meşe ağacı ve çam ağaçlarının yakıldığı da çalışmalar sonucunda belgelenmiştir. [2]

Bu resimler, yüzyıllar önce dedelerimizin bizlere miras bıraktığı kompozisyonları göstermektedir. Taş kayalar üzerinde oyularak çizilen, “Zerb” adı verilen bir alet ve “Yallı” adı ile bilinen resim sayesinde, ‘Kaval Taşı’nın (Qaval daş) varlığını, eski insanların yaratıcılıklarını ve Kaval taşından çıkan sesin onlara nasıl ilham verdiğini görmek mümkündür.[3] Başka bir ifadeyle Qobustan bölgesinde yaşamış insanların müzik duyumlarının geliştiğini göstermek açısından, 10 bin yıl öncesine ait olan bir müzik aleti gibi kullanılan Kaval taşı (Qaval Daşı) eşsiz örneklerden biridir. Kaval taşının kalker (kireç taşından) taşından oyulduğu ve içerisinde bulunan çıngıl taşlarının meydana getirdiği boşluklar nedeniyle üst kısımdan vurulduğunda ses çıkarmaktadır. Neolit devrinde, Qobustan bölgesinde yaşayan insanlar bu taşın sırrını çözmüşler, müzik aleti gibi kullanmışlar ve orada bulunan kaya üzerindeki resimler ile desteklemişlerdir. Resimlerden gördüğümüz kadarıyla orada yaşamış insanlar kayaya vurarak, müzik icra ederek ortadaki büyük taşın etrafında dans etmişlerdir.

Qobustan Açık Hava Müzesinde iki tane Kaval taşı bulunmaktadır. Birinci Kaval taşı Cınkırdağın kuzey doğusunda dağ eteklerinde kayaların arasında bulunmaktadır. Bu Kaval taşının orta bölgesinin kalınlığı 70 cm iken doğu tarafındaki kısım incedir. Genel uzunluğunun ise 270 cm’dir. Özelliğine baktığımızda ise Kaval taşı kesinlikle yerle, toprakla temas etmemelidir yoksa ses çıkaramaz. Bu taştan çıkan sesler sayesinde ecdatımızın onun çevresinde yaptıkları merasim, dans ve ritüellerin, o insanların dini görüşlerinin yansıması olabileceğini düşünmek isabetlidir.[4]

Sonnotlar

1- Rüstemov, C., 1994. ‘Qobustan Dünyası’ Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyyatı. s. 5,7.

2- Rüstemov, age. s. 8-11

3- Ensiklopedik Melumat Kitabı, Uşaqlar üçün., 2011. Azerbaycan İnce Seneti 1. Baskı, Bak: Letterpress Neşriyyat Evi, s. 45

4- https://az.wikipedia.org/wiki/Qaval