Tebriz Azerbaycan Müzesi

18 Nisan 2023 0 Yorum

Merve Hatemi

 

Tebriz her köşesinde tarihi yapıları olan bir şehir. Bu yapıların her biri, günümüzde İran sınırları içerisinde yer alan bu Türk şehrinin zengin ve özgün kültürünü sergilemektedir. Şehrin en önemli kültürel ve tarihi miraslarından biri Azerbaycan Müzesi’dir. Tebriz’in geçmişine yolculuk yapmanın bir yolu da bu müzeyi ziyaret etmektir.

Tebriz Azerbaycan Müzesi, Tebriz’deki en önemli müzelerden biridir. Müze, tarihin farklı dönemlerine ait önemli eserler barındırmaktadır. Bu nedenle müze İran Ulusal Müzesi’nden sonra en iyi ikinci arkeoloji müzesi olarak kabul edilmektedir. Müze, 2400 metrekarelik bir alana inşa edilmiştir. Üç kattan oluşan müzenin her katı 444 metrekarelik (37*12) sergi alanından oluşmaktadır. Müzenin ayrıca laboratuvar ve kütüphanesi de bulunmaktadır.

1927’de Tebriz’de eski sikkelerin sergilenmesi için yapılan çalışmalar, Azerbaycan Müzesinin oluşumunun başlangıcıdır. Bu dönemde her yıl Terbiyet salonunda tarihi eserler ile madeni para ve mühürler için bir sergisi düzenlenirdi. Bu sergilerde Tebriz’in eski bir mahallesi olan Gecil’de buldukları sikkeler sergileniyordu. Yetkililer, 57 gümüş ve 26 altın sikkenin sergilenmesi ve saklanması için güvenli bir yere ihtiyaç duyuyordu. Madeni paraların artmasıyla dönemin Kültür Kurumu ve bazı kültür severler, tüm eserleri belirli bir yerde toplamaya karar verdiler. Böylece yılın her günü ziyaretçi ağırlamak da mümkün olacaktı.

20 yıl sonra 1948’de Tebriz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Tebriz’in ilk müzesini kurdular. 1956 yılında Doğu Azerbaycan’da bir müze inşası için Kültür Kurumu tarafından bir grup oluşturuldu. Bu grubun, müze inşası için uygun bir yer bulması gerekiyordu. Ayrıca tarihi eser ve nesnelerin toplanması, masrafların bir kısmının sağlanması ve genel kararların verilmesi de bu grubun sorumluluğundaydı. O sırada ünlü Fransız arkeolog Andre Godard, Tebriz’e davet

edildi. Godard, müze binası için bir ön plan önerdi. Bunun için de Azerbaycan’ın yerel mimarisinden ilham aldı ve batı mimarisi ile birleştirdi. Bunun üzerine dönemin Tebriz Kültür Dairesi Müdürü İsmail Dibac da planı çizdi.

1957 yazında müze kompleksin inşaatına başladılar. Müzenin inşası sırasında Ali Dehgan, Eski İran Müzesi’ndeki antik eserlerin bir kısmını Tebriz’e getirmeye çalıştı. Tebriz’e 202 tarihi eser gönderildi. Bu tarihi nesneleri geçici olarak Tebriz Milli Kütüphanesi’ne koydular. Aynı zamanda kent ahalisi de müzeye değerli eserler bağışladı. 1959 yılında bu eserler Tebriz’de bir kız meslek okuluna gönderildi.

Azerbaycan Müzesi’nin inşaatı tamamlanana kadar sürekli olarak eski eserlerin sergileri düzenlendi. Son olarak müze binasının inşaatı 1962 yılında tamamlandı ve bir sonbahar gününde ziyarete açıldı. Bu tarihten beri Güney Azerbaycan’ın bu muhteşem müzesi, aynı zamanda İran’ın en değerli müzelerinden biri olarak ziyaretçilerini tarih yolculuğuna çıkarmaktadır.

Azerbaycan Müzesi’nin dış cephesi tuğla görünümlüdür. Taş basamakları geçince müzenin girişine ulaşırsınız. Müzenin girişinin önünde çok güzel oyulmuş koç şeklinde iki büyük taş heykel vardır. Müzenin büyük ahşap kapısına güzel bir yazı ile Azerbaycan Müzesi’nin adı kazınmıştır. Bölgenin geleneksel mimarisini anımsatan yapıda dikey kemer ve dikey kiriş örneklerini görmek mümkün. Yapının güney tarafında sundurma benzeri bir mekan yer almaktadır. Üçgen kemerli çok sayıda pencere bu müzenin mimari cazibesini ikiye katlamıştır.

Tebriz Azerbaycan Müzesi’nde eserler ve hazineler, farklı bölümlerden oluşan üç farklı katta sergilenmektedir. İlk olarak zemin katta, İslamiyet öncesi devirlerden kalan eserler bulunmaktadır. 7000 yıllık çanak çömlekler, bu müzedeki en önemli ve en eski nesnelerden biridir. Bu çanak çömlekler İsmail Abad tepesinde bulunmuştur. O zamanlar bu çömlekler, çömlek çarkı olmadan yapılıyordu. Ayrıca güneş ışığı kullanılarak kurutuluyordu. “Serpantin mineral taşları” bu sınıftaki değerli nesneler arasında yer almaktadır. Bu taşların üzerinde bitki ve hayvan resimleri görülmektedir. Bu katın bir köşesinde 3000 yıllık bir kadın tanrıça heykeli bulunmaktadır.

Bu heykel, Hazar Denizi’nin güney kıyılarında bulunmuştur ve müzeye gönderilmiştir. Bu katta ayrıca bölgenin eski ritüellerinin bir sembolü olan 3000 yıllık Ritonlar bulunuyor. Ritonların bazısı şurup içmek için özel yapılmış hayvan büstüne benziyor.

Müzenin birinci katı, İslami dönem salonu, sikke ve mühür bölümü ve kütüphane olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. İslami dönem salonunda, 7. yüzyıldan günümüze kadar olan eserler saklanmaktadır. Bu bölümde Nişabur şehrinde bulunmuş eski hazineler de göze çarpmaktadır. Bu salonda Marağa şehrinde keşfedilen şifreli bir kilit bulunuyor. Bu kilidin harflerden oluşan şifresi henüz bulunamadı. İlhanlılar döneminden kalan çanak çömlekler bu bölümdeki en güzel eserler arasındadır. Eski Türklerin sanatını ve zevkini gösteren bu çanak çömleklerin üzerinde sanatsal işlemeler bulunmaktadır.

Katın kuzey tarafı eski sikke ve mühürlere tahsis edilmiştir. Azerbaycan Müzesi’ndeki sikke koleksiyonu oldukça zengindir. Burada herhangi bir döneme ait paraları görmek mümkündür. Ayrıca silindir mühürler de bu bölümde oldukça dikkat çekicidir. Bu mühürler pişmiş toprak, alçı ve mermerden yapılmış, üzerine bitki, hayvan ve geometrik resimler işlenmiştir.

Müze kütüphanesi, bilim adamlarının ve araştırmacıların genellikle gittiği heyecan verici bir bölümdür. Bu kütüphanede 3 bin ciltten fazla tarihi ve eski kitap yer almaktadır.

Son olarak müzenin en yeni bölümü (2016) olan Petroglifler bölümünde tarihi mezar taşları, taş figürler ve yazıtları yer almaktadır.